15 Şubat 2015 Pazar

20 Yaşındaki Özgecan Aslan Vahşi Cinayeti, Bize, Ne Söylemek İstiyor ?

Cinayetin kurbanı, bir kadındır.
Kurban, gençtir.
Cinayetin nedeni, cinselliktir.



Erkekteki cinsel güdü, kadındaki güdüye göre, baskın ve saldırgandır.
Ama bu baskınlık, her erkekte, tacize, tecavüze, cinayete dönüşmez.
Bu saldırgan güdüyü ehlileştiren erkek sayısı çoktur.
Ehlileşemeyen erkek sayısı azdır ama vardır.




Bu grup erkekler, kadınlara, kendi eşlerine, belki, arkadaşlarına, çocuklarına bile, her türlü tacizi, tecavüzü yapabileceklerini düşünmektedirler.
Bu grubun, erkeklerle bir ilgisi yoktur, çünkü, bunlar, hastalıklı kişilik taşımaktadırlar.
Eğer, bu vahşilikleri, erkeklikle özdeşleştirirseniz, ortaya, erkek düşmanlığı çıkar ki, bu da, çözümsüzdür, yeni problemleri beraberinde getirir.


Dolayısıyla, mesele, erkeklik - kadınlık meselesi değildir.
Ruhsal - zihinsel sapkınlık meselesidir.
Diğeri, erkeklere yapılan haksız ithama dönüşür.
Aynı sapkınlığa, başka biçimlerde kadınlar da, kapılabilir ve kapılmaktadır.


İçinde yaşadığımız toplumlar, yabancılaşmayı hızlandırmıştır.
Rekabet, insanları, sürekli bir didişme içine sokmuştur.
Aile birliktelikleri, temelinden sarsılmıştır.
Kadının erkeğe, erkeğin kadına yaklaşımı başkalaşmıştır.
Bütünleyicilik, hasımlığa, birbirini kullanmaya doğru kaymıştır.




Günlük geçim telaşı, hayatın zorlaşması, insanları hırçınlaştırmış, çocuk eğitimini zayıflatmıştır.
Kavga, ailelerin birçoğunun günlük rutini haline gelmiştir.
Boşanmalar olağanlaşmıştır.
Çocuklar, parçalanmış ailelerde büyür hale gelmişlerdir.
Sevgi ve hoşgörünün zayıf olduğu ortamlarda yetişmektedirler.
Bunun üzerine binen rekabet ve bencillik, gençleri zorlamaktadır.


Din ve siyaset istismarı, yönetici ve iş dünyasının acımasız şartları, insanları, gençleri, acımasızlaştırmaktadır.
Kullanılan insanlar, kullanmaya meyletmektedirler.
Maddi Dünya'nın öne çıkarılması, tüketme, haz için yaşama anlayışını yaygınlaştırmaktadır.


Biz, bu hunhar cinayetle birlikte, bir sonuçla karşılaşmış olduk.
Altyapısı kurulan, olgunlaşan, bu zihniyetle yetişmiş, toplumda, serseri mayın gibi dolaşan insanlardan, bir kaçı patladı, bu cinayette.
Patlamaya hazır, hala, ortalıkta dolaşmaya devam eden, onlarca, serseri mayın da, yaşamaya devam etmektedir.



Türk toplumu, sadece, bu cinayette değil, yaşadığı bir çok olumsuzlukta da, kendini, sorgulamaktadır.
Gidiş yönünden, rahatsız olmaya başlamıştır.
Bu cinayetin insanları ayağa kaldırması, sadece, cinayetin kendisinden değildir.
Bir toplumsal homurtu, huzursuzluk, bu cinayeti, kendisine bayrak seçmiştir.



Dur demezse, bu ve benzeri vahim hadiselerin devam edeceğini, içgüdüsel olarak kavramaya başlamıştır.
" Antikorlar " bakteriyi, virüsü sezmiş ve virüsün vücuda girdiği yere doğru harekete geçmiştir.
Toplum, hak ettiğini düşündüğü noktaya kadar sesini yükseltecektir.
Karşı çıkmaya başlama, toplumun, huzursuzluk eşiği demektir.
O noktaya kadar sesini çıkarmayan insanlar, " Artık, yeter " demeye başlamışsa, eşiğe gelinmiş demektir.


Dolayısıyla, bu nokta, dirençli bir noktadır ve buradan geriye gidiş yavaşlayacaktır, artık.
Ama durmayacak, yine benzer olaylar devam edebilecektir,
O zaman da, toplum, sesini, daha gür çıkarmaya başlayacaktır.


Demek ki, artık, toplumun, sınır değerlerine yaklaşılmıştır.
Türk toplumunun olduğunu düşündüğümüz değil de, gerçek tepki seviyesi, kendini göstermeye başlamıştır.


Toplum mühendisleri, elbette, bunları, ince ince hesaplamaktadırlar.
Ancak, nihayetinde, ne kadar hesaplanırsa hesaplansın, gidiş yönünü ve hızı, toplumun tepkisinin gücü belirleyecektir.




Toplum, bu hunhar cinayetle birlikte, kendini sorgulamayı, yüksek sesle yapmaya başlamıştır.








Cafer Günday










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder