Bugüne kadar neyi seçtiysek, onu seçeceğiz.
Partiler değişmiş, liderler farklılaşmış olabilir.
Yaşananlar, bambaşka olabilir.
Bir kısım kurtuluyoruz derken, diğer kısım, uçuruma sürükleniyoruz, diyebilir.
Aslında, temelde, değişen bir şey olmadığını biliyoruz.
Türkiye gemisi, gitmesi gereken yolda ilerliyor.
Aktörler değişti, tabelalar değişti ama güzergah değişmedi.
Bu, sadece bizde, değil, hiç bir yerde değişmedi.
Dünya siyaseti, Dünya ekonomisi çok fazla değişmez, değişse de, yalpalasa da, sonunda, gideceği rotada gider.
Bu rotadan istenmeyen sapmalar, değnekle, tekrar rotaya sokulur.
Ülkemizde, siyasi ve ekonomik dönemler, 10 - 20 sene aralığında değişmektedir.
Siyasi kadroların sonları da, birbirine benzemektedir.
Önce, uluslararası sistemle, tam bir mutabakat, sonra, bir ayrışma ve çöküşün hazırlanması.
Ve ardından yeni kadrolar, tekrar bir mutabakat, ayrışma ve çöküş... Devam edip gider böyle.
Burada, ara renklerle uğraşırken, ana renkler, gözden kaçmaktadır.
Ne siyasi kadrolar, ne de, siyasi akımlar, başladığı yerde durmamaktadır.
Dün, ulusalcı olmayan kadrolar, bugün ulusalcı olabilmekte, dünkü anlaşmalar, bugün, karşıtlığa dönüşebilmektedir.
Dün alkışladığımızı, bugün öcü gibi görebilmekteyiz.
Dün öcü gördüğümüzü de, bugün, alkışlayıp saflarında yer alabilmekteyiz.
Burada, her ne kadar, halklar da, yanılır desek de, çoğunluğun gizli sağduyusunu görebilmek durumundayız.
Ama, siyasi kadroların işbirliklerindeki değişmeler, çıkar farklılaşmaları, çoğunluğun iradesini de, etkileyecektir.
Biz, menfaatimiz gereği, doğru bildiğimiz yönde oyumuzu kullandığımızı sanırken aslında, ana yönlendirmelerden birinin içinde olacağız.
Tabelalar yerleştirilmiş, yönler, çizilmiştir.
Oyun havuzu bellidir, sınırları çizilmiştir.
Dolayısıyla, hangi netice çıkarsa çıksın, değişen bir şey olmayacaktır.
Üzülerek gördüğümüz, ülkemizdeki, siyasi kadrolar, zaman içinde kendine çalışmaya başlamakta ve işbirlikleri de, sona erdiğinde, bu zayıf noktalarından vurulmaktadırlar.
Ülkemizin, bütün bağımsızlık çabaları, o nedenle, başarısız olmaya mahkumdur.
Bu, sadece, bizim ülkemiz için, geçerli değildir, bütün Dünya milletleri, aynı yoldan geçmektedir.
Yol belli, yazan belli, senaryo belli, hedef belli..
O halde, bizler, neyin değişmesini bekliyoruz ki ?
Nasıl bir tablo çıkarsa çıksın, gidiş yönü, uluslararası sermayenin eklemlenmesi yönünde olacaktır.
Yukarıdaki toz dumanın altında, zaten, bu süreç, tıkır tıkır işlemektedir.
8 Haziran 2015 - Pazartesi gününden itibaren de, işlemeye devam edecektir.
Kalın çizgiyi uluslararası sermayenin çizdiği bir Dünya'da, ha onu seçmişsin, ha bunu, bir şey, fark etmeyecektir.
Halkın, inandığı kadrolara içgüdüsel olarak sahip çıkması da, durumu değiştirmeyecektir.
Sermaye, Dünya'nın gidişini belirlemektedir ve belirlemeye de, devam edecektir.
Bu gidiş de, merkezileşme, bütünleşme, sınırların kalkması, ulusal pazarların, Dünya pazarına açılması, sermayenin uluslararasılaşması yönünde olacaktır.
Cafer Günday
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder