Öyleydi veya değildi, bundan daha önemlisi, ülkemizdeki ve diğer ülkelerdeki uzun lider saltanatının sürmesi gerçeğidir.
Bu, bir yandan, liderin başarısını gösterdiği gibi, diğer yandan da, toplumun değişmezliğini veya liderin toplumun nabzını doğru tuttuğunu da, gösterebilir.
Ne olursa olsun, Dünya değişmekte, toplumlar, bu değişime erken veya geç de, olsa uyum göstermektedir.
Bir dönem, el üstünde tutulan liderler, sonraki dönemlerde, eleştirilere uğramakta, sokaklara, caddelere verilen isimleri kaldırılmaktadır.
Biz, toplum olarak, meseleleri kendimiz çözmek yerine, birine, bir güce, havale etme eğilimindeyiz.
Bizim bam telimize dokunan lidere de, bağlanır ve onu, ömrü boyunca bırakmayız.
Bu, " dış mihrakların " yönlendirmesinden çok, bizim genetik yapımızla ilgili bir durum.
" Dış mihraklar " toplumun sevdiği inandığı insanları, liderleri, " devşirmeye ", onlarla anlaşmaya çalışır.
Yoksa, bir lideri, topluma zorla sevdirmek gibi bir çabaları olmaz, hiç bir zaman.
Demek ki, Süleyman Demirel, sevilen, tutulan bir kişilik.
40 sene boyunca, bunca badireler atlatan, tekrar tekrar seçilen, alkışlanan bir liderden söz ediyoruz.
Peki, ne alkışlandı, seneler boyunca ?
Süleyman Demirel, bu ülkenin ana, kalın çizgisidir.
Süleyman Demirel, toplumumuzun kendisidir, toplum onda, kendisini görmektedir.
Alkışladığı da, kendisidir, iktidara getirdiği de.
Bugünkü gelinen noktayı beğeniyorsak, alkışlamaya devam edelim.
Yok, beğenmiyorsak, bilelim ki, altında, Süleyman Demirel'in imzası vardır.
Yani, başka bir deyişle, Süleyman Demirel adı altında, toplum, kendi kendini getirmiştir, bu noktaya.
İmza da, toplumun imzasıdır, meseleyi, " dış mihraklara " yüklemek, sorumluluktan kaçmaktır.
Cafer Günday
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder