Esasen, işin aslında, insan, doğası gereği, kendisi dışında, kimseyle rekabet etmemelidir.
Aşması, geliştirmesi, gereken kendisidir.
Kendini ilerletmeli, kendini geliştirmelidir.
Olgunlaştırmalı, eğitmeli, eksiklerini gidermeli, hedeflerine doğru emin adımlarla gitmeyi bilmelidir.
Tam olmaya doğru, insan-ı kamile doğru, yol almalıdır.
Ancak, sosyal ortam, bize, başka bir rekabeti de, dayatmaktadır.
Sermaye sisteminin temelinde, rekabet vardır.
Bu rekabetin yapıcı yanları olduğu gibi, yıkıcı yanları da, vardır.
Sistem, kimsenin gözünün yaşına bakmaz.
Sistemde, rekabet, kıran - kıranadır.
Üzerine basar, geçersiniz.
El koyar, alırsınız.
Mevcut Dünya'da rekabet, ortamla, başkalarıyladır.
Sizin büyümeniz, gelişmeniz, başkalarının aleyhine olacaktır.
Siz, kazanmak için, başkalarını geçmek zorundasınız.
100 kişinin alınacağı bir işe, 1000 kişi başvuruyorsa, diğer 900 kişiyi geride bırakabilmeniz lazımdır.
Bir ihaleye, 20 firma giriyorsa, ihaleyi alan firma, diğer firmaları saf dışı bırakır.
İşletmenizi büyütebilmek için, piyasadan daha fazla pay kapabilmelisiniz. Pazar payınız büyüdüğünde, diğer firmaların pazar payı küçülmüş olacaktır.
Hatta, başka firmaların kapanması, iflas etmesi, Sizi, ilgilendirmez.
Siz, sadece, kendi, işletmenizi düşünürsünüz. İşin tabiatı, böyledir.
Yarışmalardaki rekabeti, biraz farklı düşünmekte fayda olabilir.
Yarışmada, aslında, kişi, kendisiyle yarışıyordur, kendini aşmaya çalışıyordur.
Kendini aştıkça, diğer insanları da, geride bırakacaktır.
Ve ödül neyse, ona ulaşacaktır.
Bu anlamda yaşanan bir rekabet, yok edici bir rekabet değil, geliştirici bir rekabettir.
O nedenle, spor yarışmaları, olimpiyatlar, bilgi yarışmaları, sanat yarışmaları, mimari yarışmalar, yıkıcı bir rekabet değil, geliştirici bir rekabet ortamı oluştururlar.
Yıkıcı rekabeti üreten, sermaye sisteminin, kendi tabiatıdır.
Sermaye sisteminin ürettiği yıkıcı rekabeti, yaşamak zorunda mıyız ?
Bu yıkıcı rekabetten, kaçış - kurtuluşumuz olabilir mi ?
Ne yazık ki, insanlığın içinde bulunduğu bilinç düzeyi, bu rekabeti gerektirmektedir.
Sermaye sistemi, insanlığa zorla dayatılan bir ekonomik ve sosyal sistem değildir.
İnsanın bilinç seviyesine denk gelen bir sistemdir ve istenmeyen bir sistem gibi görünse bile, istenen, layık olunan bir sistemdir.
Sermaye sistemi de, durduğu yerde durmamaktadır.
Sistem, olgunlaştıkça, sistem içindeki yıkıcı rekabet, bilinç seviyesi geliştikçe, yapıcı rekabeti zorlamaktadır.
İşletmeler içinde, yıkıcı rekabet, yapıcı işbirliklerine dönüştürülmeye çalışılmaktadır.
Çünkü, yıkıcı rekabet, işgücü kayıplarına neden olmakta, insanları mutsuz etmektedir.
Genel ekonomideki yıkıcı rekabet de, değer kaybına neden olmakta, yıllanmış firmalar kapanmakta, insanlar mutsuz olmaktadır.
Yıkıcı rekabetin en vahim sonucu da, savaşlardır.
Yıkıcı rekabet, insanlığın bilinç seviyesi geliştikçe, yerini, yapıcı, üretici, geliştirici rekabete bırakacaktır.
İnsanlık, yapıcı rekabetin getirdiği olumlu sonuçları gördükçe, yaşadıkça, yıkıcı rekabetten, yapıcı rekabete yönlenecektir.
İnsanlık, daha iyiye ulaşabilmek için, yıkıcı rekabet dönemini, sonuna kadar yaşamak mecburiyetindedir.
İnsanın en büyük rakibi, kendisi olmalıdır.
Başkaları veya dış Dünya değil.
Cafer Günday
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder