3 Ekim 2014 Cuma

Holdinglerimiz, Doğru Yönetiliyor Mu ?

Sermaye sisteminde, mülkiyet özeldir.
Toplumsal sermaye, bireyler tarafından sahiplenilir, onların mülkiyetindedir.
Ancak, buna rağmen, sermayenin toplumsal niteliği, değişmez.
Bireysel mülkiyet olmasına rağmen, aslında, toplumdaki bütün değerler, hepimizindir.




Dolayısıyla da, toplumu ilgilendiren, büyük işletmeler, doğru yönetilmek durumundadır.
Büyük mülkiyet sahipleri, keyfe keder davranamazlar, toplumun zararına çalışmamaları gerekir.
Bu, bir ordunun, ordu komutanına emanet edilmesi gibidir.
Ordu komutanının ve toplumsal sermayeyi yönlendiren kişilerin, bu sorumluluklarının bilincinde olmaları gerekir.



Bugün, büyük sermaye şirketlerimizde, üçüncü kuşak nesiller, yavaş yavaş, yönetimi almaya başlamışlardır.
Artık, kurucular, sahneyi terk etmişlerdir.
" Çamuru, çiğneyen bilir ". Asfalt atıldıktan sonra gelen, çamurun eziyetini, ne bilsin ?
Kurucudan sonraki kuşaklar, ister istemez, " hazır kurulmuş bir sistem " ortamına doğmaktadırlar.




Her girişimcinin çocuğu, girişimci ruhla doğabilir mi ?
Her müzisyenin çocuğu, müzisyen olabilir mi ?
Genetik devam, ayni yeteneklerle, bu Dünya'ya gelmeyi garantilemez.
Ancak, mülkiyet özel olduğu için, devasa işletmeler, kan bağı nedeniyle, yeni nesle devredilmektedir.
Yahudi, bir yer alırken, sorarmış : " Miras mı, kaldı, kendi mi, kazandı ? "
Yeni nesil, bu devasa müesseselerin, dişin - tırnak nasıl kurulduğunu bilmez, hissetme imkanı da, yoktur.
Tıpkı, yeni neslin, bu sınırların, hangi hayatlar pahasına çizildiğini unutması, önemsememesi gibi.



Dünya, yeni bir çağa ayak basmış durumdadır.
Bu çağ, teknoloji ve bilgi teknolojisi çağıdır.
Dünya'nın yeni zenginleri de, bu yaklaşımı yakalayanlar arasından çıkmıştır.
Hiç bir fabrikası olmadan, zenginler listesinin ilk sıralarını, 25 - 35 yaş grubundan insanlar paylaşmış durumdadır.
Burada, gerek, bizim holdinglerimizin, gerekse, uluslararası holdinglerin " Nal topladıklarına ", bu fırsatları kaçırdıklarına tanık oluyoruz.



Önceki yıllarda, Microsoft'un ilk zamanlarında, Bill Gates'in, sermaye bulmak için, İstanbul'da, bir toplantı organize ettiğini duymuştum.
Ve ülkemiz sermayedarlarının " yatırım yapılacak bir şirket değil " sonucuna vardıklarını öğrenmiştik.
Aynı durum, mobil iletişim alanında da, yaşandı.
Büyük holdinglerimiz, bu alanı da, kaçırmış durumdadırlar.
O zamanlar, Turkcell'i yatırım yapılmaz anlayışıyla reddettiklerini biliyoruz.
Türkcell'e yatırım yapılmamasının nedeninin de, çağrı cihazı satışlarıyla karşılaştırılması olduğunu, konuyu bilenler, bilir.



Bu örnekler, artırılabilir.
Buradan çıkan sonuç, şudur :
Ülkemiz ve Holdinglerimiz, Dünya'daki değişimi, yeni alanları yakalama, fark etme konusunda, yetersiz kalmışlardır.
Güce sahip olmak demek, gelişeni görebilmek anlamına gelmez.
Bu hataya, IBM'in de, GM'nin de, düştüğünü görüyoruz.
Kuşaklar değiştikçe, gövde büyüdükçe, hantallaşma kaçınılmaz olmaktadır.
Bürokrasi, büyük işletmelere egemen olmaya başlamaktadır.
O zaman da, Bill Gates, Steve Jobbs, Mark Zuckerberg, Larry Page - Sergey Brin, Jack Dorsey görülememektedir, atlanmaktadırlar.




O halde, gerek ülkemiz, gerekse holdinglerimiz, bu meseleyi aşacak tedbir almak durumundadırlar.
" Kibir " düşüşün, başlangıcıdır.
Ekonominin de, hiç acıması yoktur.
Eğer, geleni görmez, kendinizi yenilemezseniz, büyük - küçük demeden, kaybolup gidersiniz.







Cafer Günday














Hiç yorum yok:

Yorum Gönder