26 Haziran 2014 Perşembe

Koltuk

Koltuk, aslında, bir semboldür.
Esası, o koltuğun sağlayacağı, erk, güç, kuvvettir.
 Eğer, Dünya, içeriden dışarıya gerçekleşiyorsa, kişinin içindeki erk isteğinin dışa yansımasıdır, koltuk sevdası.
Dünya'da, erk peşinde koşmayan birinin, koltuk sevdası olabilir mi ?
Tam tersine, teklif gelse bile, koşarcasına uzaklaşır.
Erk peşinde olan birinin, o koltuğa oturduğu anı, bir düşünün.







İçinde titreyen, haz salınımlarını, uğruna verdiği mücadelenin sonucunda, elde ettiği erkin verdiği doyumu bir düşünün.
Fakat, burada, bazı handikaplar bekler, koltuk meraklısını.
Çünkü, erk isteği, öyle bir istektir ki, istediğine kavuştukça, azalacağına, daha da, artar.
Muhtarlıktan başlar, Dünya liderliğine kadar devam eder.
Hatta, burada da, kalmaz, " haşa " ilahi düzeni de, düzenlemeye çalışır.
Yani, aslında, bitmez tükenmez bir hırs Dünya'sıdır, koltuk merakı.
Hayatımın bir döneminde, koltuk meraklılarının yakınında oldum, o koltuğa nasıl tırmandıklarını, o koltukta oturduklarını, neler yaptıklarını, neler hissettiklerini gördüm.
O koltuktan nasıl indiklerini, indiklerinde, neler hissettiklerini de, görme, yaşama imkanım oldu.
İnsan, yakından görünce, üzülüyor ister istemez.
Çaresizliklerini, duygu fırtınalarını, doyumsuzluklarını, mutsuzluklarını gördükçe, aslında, çabalarının, ne kadar boş ve anlamsız olduğunu farkediyorsunuz.
Onlar, bu duyguyla, ne zaman mı, tanışıyorlar ?
Koltuktan inme zamanları geldiğinde, " hadi bakalım, ikile " denildiğinde.



Cafer Günday

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder