Veya, bir kaplumbağa
yavrusu, balık olur mu ?
Neşet Ertaş'ın
dediği gibi, " Hayvandan doğan hayvan, insandan doğan insan " olur.
Elma çekirdeğinin
içinde, elma ağacı kodu işlenmiş, hazırda bekliyordur.
Toprakla, uygun
şartlarla buluştuğunda, tomurcuklanmaya ve kodlu olan gelişimini tamamlamaya
başlar.
Elma çekirdeğini toprağa atıp, başını bekleyip, armut ağacının çıkmasını
beklerseniz, hayal kırıklığına uğrarsınız.
Toprağa, elma
çekirdeği diktiyseniz, elma ağacı bekleyeceksiniz.
Sık sık, duyarız,
" Benim başıma, bunlar neden, geldi, ben bir şey, yapmadım ki ? "
Bilerek ya da
bilmeden, farkında olmadan, o olayın tohumlarını sen ekmesen, o olaylar, vücut
bulmaz ki...
O zaman, ne ektiğimize, dikkat etmek durumundayız demektir.
Bir insanın içine, kin tohumları ekerseniz, o kin tohumları, zaman içinde,
büyür, filizlenir.
Dışarı taşar, dış Dünya'da, olayları değiştirmeye başlar.
Eğer, düşmanınız
olmasını istemiyorsanız, kin tohumları ekmeyeceksiniz.
Siz keskinleştikçe,
zarar verdiğiniz her kim ise bilin ki, o zihinde, nefret, öç alma duyguları,
kin tohumları ekiliyordur.
Zarar vermeme, fayda üretme, kendi geleceğiniz için yapmanız gereken en
faydalı davranış tarzıdır.
Siz, örneğin, güçlü
bir ülkesiniz ve ülkenizin Dünya'da, itibar gören, sevilen, sayılan bir ülke
olmasını istiyorsunuz.
Dünya'yı ateş topuna
çevirerek, o sevgiyi, saygıyı nasıl isteyeceksiniz ki ?
Yaptınız bir iş, yediniz bir halt, girdiniz bir ülkeye, darmaduman ettiniz.
" Pardon,
yanlış yapmışız " demekle, iş bitmiyor ki.
Güçlü olan, aynı
zamanda, merhametli de, olmalıdır.
Güçlü olan, yakıp
yıkarsa, zalim olursa, acımasızlaşırsa, insanların küçük Dünya'larını
karartırsa, nasıl sevgi bekleyebilir, nasıl saygı, muhabbet bekleyebilir ?
Güçlü olan, Dünya sermayesini elinde tutan, uluslararası politikaya yön
veren ülkelerin, Dünya'yı bir ateş topuna çevirmek yerine, barış üreten, açlık
ve sağlık, barınma meselelerini çözen bir yaklaşım sergilemeleri gerekir.
Bunu da, ilk önce,
kendileri için yapmaları gerekir.
Aksi takdirde, Dünya
halklarının içine, nefret tohumları ektiklerinde, bu tohumlar yeşerecek ve bu
tohumlardan sevgi, barış, merhamet yeşermeyecektir.
Güç kullanma,
istediği kişiyi ya da grubu iktidara getirme, rejimleri istediği gibi
yönlendirme, ilk başta, cazip görünmektedir.
Ancak, toplumların genetiğine uymayan çözümler, uzun vadede, istenmeyen
sonuçlara neden olmaktadır.
Bir masanın
etrafında, düşünce kuruluşlarında üretilen çözümler, her zaman, doğru sonuçlar
vermeyebiliyor.
Suyu bulandırıp
balık tutmaya çalışmak da, bir yöntemdir, elbette.
Ama o zaman da, balığın yaşam şartlarını ortadan kaldırmış oluyorsunuz.
O balık üremeli,
çoğalmalı ve Siz, sürekli yakalayacağınız balığın varlığını düşünmek
durumundasınız.
Ölü bir insan, kötü
bir tüketicidir.
Ölü bir insana, bir
şey satamazsınız.
Açlık sınırında
yaşayan bir insana da, bir şey satamazsınız.
Okuma yazma bilmeyen bir insana, kredi kartı verip, bilgisayar, cep
telefonu satamazsınız.
Gelişmiş sermaye
toplumları, kendi varlıklarını sürdürebilmek için, Dünya pazarlarını kan gölüne
çevirmek yerine, eğitmeli, geliştirmeli, stabil hale getirebilmelidir.
Dünya'yı yönetenler,
elma çekirdeğinden, armut ağacı yetişmeyeceğini görmüyorlar mı ?
Tablo,
görmediklerini, göremediklerini işaret ediyor.
Her dönemde,
şahinler çıkmıştır ama bizde, bir atasözü vardır :
Alıcı kuşun ömrü, az olur".
Cafer Günday
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder