TÜSİAD'ın
hazırlattığı, "Türkiye’de Bireysel Gelir Dağılımı Eşitsizlikleri,
Fonksiyonel Gelir Kaynakları ve Bölgesel Eşitsizlikler" başlıklı raporun
tanıtım toplantısında konuşan Halık Dinçer, Türkiye'nin gelir dağlımında
eşitsiz olan üçüncü ülke olduğunun altını çizdi.
Diğer iki ülke, Şili
ve Meksika.
Burada, mesele, yan
gelip yatanın cebine para koyun meselesi değildir.
Hatta, hastalık,
yaşlılık, çalışamazlık dışında, keyfekeder, yan gelip yatana, hiç para
vermeyin, aç kalsın.
Çalışmayana kaynak
aktararak, çalışanları cezalandırmış olursunuz.
Burada, gelir
dağılımındaki adalet, sistem çarklarının dönebilmesi içindir.
Bir tarafta, yığın
üretimi, diğer tarafta, yoksullaşmış, alım gücü olmayan yığınlar.
Tüketim olmadan,
çark, nasıl dönecek ?
Dükkandan içeri,
müşteri girmezse, yazar kasa çalışmazsa, üretim, kimin için olacak, gelir,
nasıl üretilecek ?
Ayrımı, iyice
derinleştirin, 1 kişinin 100 milyar doları olsun, diğerinin, 1 doları olmasın.
100 milyar doları
olan, bu paranın, ne kadarını tüketebilecek ?
Sermaye sisteminin
duayenleri, sistemin işlemesi için, çarkın çevrilmesi için, gelirin, yayılması
gerektiğini, bunun, bir zorunluluk olduğunu bilirler.
Bir tarafta,
milyarderler, diğer tarafta, aç, yoksul halk yığınları.
Sermaye, tabiatı
gereği, belli ellerde yoğunlaşmak, birikmek ister.
Bu, sermaye
sisteminde, normal, doğal bir sonuçtur.
Ancak, bu, belli
ellerde birikme isteği, aynı zamanda, sistemin temelini de, çürütür.
O nedenle, servetin, belli ellerde birikmesinden çok yayılması, sistemin
devamlılığı için, şarttır.
Yani, gelir
üretilmeli, insanlar çalışmalı, paylaşım, adaletli olmalıdır.
Herkesin,
tüketebileceği, harcayabileceği bir geliri olmalıdır.
Para, sermaye, yığmacı insanların elinde değil, üretken insanların elinde
toplanmalıdır.
Üretken bir insanın
elindeki para, sermayeye, üretime, hizmete, fabrikaya, işletmeye dönüşür.
İnsanlar, bu işletmelerde çalışır ve gelir üretilmiş olur.
Sermaye sistemini
kavramış bir sermaye sahibi, parasını yığmaz, çalıştırır, üretime yönlendirir.
Bizim gibi, modern
sermaye toplumu olamamış toplumlarda, para, onu kullanmayı bilmeyen, üretime
yönlendirmeyen insanların elinde toplanmaktadır.
Rantçı dediğimiz, tefeci dediğimiz, yattığı yerden para kazanmaya alışmış
insanlar, paraya hükmetmektedir.
Eline, üç - beş kuruş para geçen, bu parayı, üretime yönlendirmek yerine,
hemen, bir dükkan, bir daire alıp kira geliri elde etmeye uğraşmaktadır.
Bu, bizim, genetiğimizdir.
Modern toplumlarla
aramızdaki en önemli ayrım, budur.
Modern toplumlarda para, sermayeye dönüşür.
Bizdeyse, para,
rant'a dönüşme eğilimindedir.
Özellikle, üretimden
kazanılmayan yığınlarca, para, toplumu, bir bütün olarak dejenere etmekte,
üretimden uzaklaştırmaktadır.
İnsanlar, işyerlerine, zorla gider hale gelmektedir.
Verilen hayat biçimi
örnekleri, nasıl, yatılarak para kazanılır çevresinde dönmektedir.
Bir tarafta, bir
avuç dolar milyarderleri, diğer tarafta, 1 doları bulamayan, yoksul halk
yığınları.
Çinli bir milyarder,
Çin devletine başvurarak, gelir adaletinin sağlanmasını istemiş.
Bunu, şaka diye, dalga geçmek için yapmamış elbette.
Bilinçli bir sermaye sahibi olduğu için yapmış.
Bizim dolar
milyarderlerimiz de, sistemin devamı için, gelir eşitsizliğinin öneminin
farkındalar mı, acaba ?
Cafer Günday
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder