Dünya'nın, bazı bölgeleri yoksul, bazı bölgeleri, varsıl...
Dünya'nın, bazı bölgelerinde, kan gövdeyi götürüyor, bazı bölgeleri, sütliman.
Coğrafi şartlar, yoksulluğun nedeni olarak gösterilebilir mi ?
Ya da, toprak azlığı, verimli toprakların yokluğu ?
Bunun doğru olmadığının örneği çoktur, Dünya'mızda.
Nüfusun büyüklüğü ve küçüklüğü, bir neden olabilir mi, yoksa, o da, bir sonuç mu ?
Bunun yanlışlığıyla ilgili örnek de, çoktur.
Nüfusu az olup, yiyecek ekmek bulamayan çok ülke olduğu gibi, kalabalık olup, varsıl olan ülke de, çoktur.
O halde, yoksul olmanın, yoksul kalmanın suçunu, kime yükleyeceğiz ?
Dünya'nın bir kısmından diğerine değer aktaran gelişmiş, varsıl ülkelere yükleyelim mi ?
O zaman, zigot oluşturan en hızlı spermi de, suçlamak gerekmez mi ?
" Vay alçak, diğerlerini geride bıraktın, haksızlık yaptın, onların ne suçu vardı, yumurtayı sen kaptın " diyelim mi ?
Hepimiz, o en hızlı spermin ürünü değil miyiz ?
Geride kalan, tembel, gücü yetmeyen, zayıf, çelimsiz, etrafı seyreden sperm mi, yumurtayı döllemeliydi ?
Bazen, düşünürüm, bütün Japonlar veya İngilizler veya Almanlar veya Fransızlar, Amerikalılar vb. ceketlerini alsa, ülkemize gelse, biz de, ceketlerimizi alsak, Japonya'ya veya diğer ülkelere gitsek, 5 - 10 sene sonra, iki ülkede neler olurdu, diye ?
Afrikalıları Japonya'ya yerleştirsek, Japonları da, Afrikaya, neler olurdu, acaba ?
Ama sadece, ceketler alınacak, insan dışında başka hiç bir şey değil.
Bu örnekte, aslında, sonuca ulaşıyoruz, kanımca.
Yoksulluğu da, varsıllığı da üreten, insan faktörüdür.
Acaba, ülkemizde Japonlar yaşasa, komşu ülkelerle ilişkileri, nasıl olurdu ?
Bırakın Japonları, ülke içinde bile, gelişmeyen bölgeler, gelişen bölgeler var.
Yol yok, iz yok, dağlık, ovalık meselesi, sadece, kuru, boş ruhların, kamuflajıdır.
Tembelliklerini, bozgunculuklarını, biraraya gelemezliklerini, kolaycılıklarını gizlemeye yarar.
Hırslı, gözüdönmüş bir sermaye sahibine bir ormanı gösterseniz, orayı yakmayı ve bina dikmeyi düşünür.
" Uyanık çiftçi ", ormanı yavaş yavaş keserek, tarlasını büyütmeyi düşünür.
" Eli işte, gözü oynaşta " olan birine, para verirseniz, parayı işe değil, oynaşa yatırır.
" Evlat var, neylesin malı, evlat var neylesin malı " sözü, atalarımızın, olayı çözdüğünün kanıtıdır.
Yani, der ki, kişi, kendi fakirleşir, zihni fakir olanın eline, malk mülk versen de, yer bitirir, yine, züğürt kalır, der.
Alkolik bir vatandaşa para verirseniz, parayı sermaye yapmayı düşünmez, hemen, alkol satan bir dükkan arar.
Bilinçli bir sermayedara para verirseniz, parayı sermayeleştirir ve büyütmeye, çoğaltmaya çalışır.
Zenginlik, dışarıdan verilen veya dışarıdan alınan bir değer değildir.
Zenginlik, zihindedir, ruhtadır, bilinçtedir, mentalitededir, hayat anlayışındadır.
Dış Dünya, sizdeki bu zenginliğin yansımasıdır sadece.
Fakir, gelişmemiş bir yer gördüğünüzde, biliniz ki, oradaki insanların ruhları da, fakir ve katılaşmıştır.
Çünkü, zengin ruhlu bir insan orada barınmayacak, kısa zamanda ayrılacaktır.
Cafer Günday
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder