30 Temmuz 2014 Çarşamba

Meritokrasi...

Meritokrasi, yönetim erkinin, yetenek ve kişilerin bireysel üstünlüğüne, yani, liyakata dayandığı yönetim biçimidir.

İngiltere merkezli Meritocracy Party, bu konuda, 5 maddeden oluşan bir manifesto yayımlamıştır. Bu maddeler şu şekildedir:
  1. Kayırmacılık yoktur: Ailenizin değil, sizin kim olduğunuz önemlidir.
  2. Yandaşçılık yoktur: Başkalarının sizin için ne yapabildiği değil, sizin ne yapabildiğiniz önemlidir.
  3. Ayrımcılık yoktur: Cinsiyet, ırk, din, yaş, geçmiş önemsizdir. Yetenek her şeydir.
  4. Eşit imkanlar: Herkesle aynı noktadan başlar ve yeteneklerinizin sizi götürdüğü yere gidersiniz.
  5. Tatminkar erdemler: En başarılı insanlar, en yüksek tatmine erişirler.


Biz, toplum olarak, bu anlayışın neresindeyiz ?
Ne kadar yakınız, ne kadar, uzağız ?


Adam kayırma, kan bağından başlar, " toprağıma " kadar uzanır.
Askerde, " topraklar " bir araya gelir, korunur, kollanır.
Nerelisin ?
Bu soru, ülkemizde, boş bir soru değildir.
Hem ayrıcalık vermeyi, hem de, ayrıcalık istemeyi barındırır içinde.


Ebeveynler bile, çocukları arasında, yeteneğe değil, başka değerlere göre, politika izlerler.
Bazı bölgelerde, kız çocukları, aile nüfusundan bile sayılmaz.
Sizin saymadığınız o kız çocuğu, belki de, adına kürsü kurulacak bir Bilim kadını potansiyeli taşıyor.




Bürokrasiye eleman alırken, memur alımı yaparken, bu ilkelere göre davranmaya, ne dersiniz ?
Adalet sistemine, yeni insanları katarken, bu prensipler ne kadar uygulanabiliyor ?
Kastlaşma, geçişkenliğin azalması, bu prensiplerin tam tersidir.


Varsıl çocukları varsıl olur, okumuş çocukları okur, çoban çocuğu çoban, şoför çocuğu, şoför olur.
Fakat, işin tersliği, bundan sonra başlar.
Bir işletmeyi, sıfırdan kuran, Dünya şirketi haline getiren bir müteşebbisin çocuğu, bir bakarsınız, çekingen, girişimcilikle, yatırımla ilgisi olmayan bir insan oluverir.
Dünyaca ünlü bir müzisyenin çocuğunun, müzikle uzaktan yakından ilgisi olmaz.
Hayatını hamallıkla kazanan bir ailenin çocuğu, en girişimci insanlar arasında yer alabilir.




Müteşebbisin çocuğu, müteşebbis, müzisyenin çocuğu müzisyen, askerin çocuğu, asker olacak diye bir kural olabilir mi ?
Bizde, bu işi en iyi, bir kaç il halkı yapar.
Hatta, espridir, İsveç'te, Kulu, Türkiye'den büyük sanılıyormuş.
Bir yere kapak atıldı mı, yandınız artık, orası, zaman içinde, hemşehrilerle dolar taşar.
Filan il kökenli biri Genel Müdür olunca, giderayak, bütün köylülerini, kadroya doldurmaya çalışır.


Bill Gates ve Warren Buffett, Dünya'nın en zengin iki insanıdır.
Bu iki insan, 100 milyar doları geçen şahsi servetlerini, çocuklarına değil, Bill ve eşi Melinda Gates'in kurduğu vakfa bağışlamışlardır.
Gerekçeleri de, şudur : Bu kadar parayı, çocuklarımız, ne yapacak ?



Bu insanları, eleştirmek isterseniz, çok şey bulabilirsiniz, ancak, bu makalede, o yönlerine değil, paraya ve yeteneğe bakış açılarını vurgulamak için başvuruyorum.
Siz, o servete sahip olsanız, çocuklarınıza bırakmamazlık yapabilir miydiniz ?


Genetik olarak, meritokrasiye, ne kadar yakınız ?







Cafer Günday







Yararlanılan Kaynaklar : Vikipedi ve Dansla İşe Gitmek : Warren Buffett, Scala Yayıncılık, Ocak 2014


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder